DOĞUM GÜNÜM...!Bu sefer ilk kez kendim için çalıştım :)
Doğum günüm için
tasarladığım pasta hiç umulmadık bir sebepden iptal olmuştu. Aslında dilekler
daha farklıydı. 3,5 ay gecikmeli olunca, iptal sebebinden sonra dilekler de
değişti ve o gün aklıma dahi gelmeyecek bir yerde yapıldı :) İyi ki doğmuşum,
iyi ki pasta kurabiye yapabiliyorum :) Gökkuşağı hep vardı, rengarenk bir dünya
isteği hiç değişmeyecek :)
Geçen sene doğum
günümde yazdığım yazıyı burada yinelemek istiyorum :)
İnsanların isminin
özelliklerini yansıtıtığını düşünürüm. Onun içindir bir yanım asi boyun eğmeyen,
bir yanım hüzün...
Bir de kıştır bir yanım, zemheriye dokuz kala. Ellerim cebimde öylece sessiz zemheri tankosu yaparcasına. İçim üşür bazen, derinden hissederim. O vakit kendimde kalmayı severim. Masum bir kız çocuğudur çoğunlukla yanımdaki..Oyuncaklarına hasret, biraz da ürkek. Sonra yaşananlar anlamsızlaşır, insanın insana yaptığını kabul edemem. Hüzün kaplar dör bir yanımı kendimde kalırım. Müzikle coşar; Yerinde duramaz oynar, kahkahaları ipe sıralar, boynuma hayatı asarım. Müzikle ağlar; Yastıklara yüzümü gömüp, karanlığı içime sokar, bedenimi hançerle yaralarım. Kırmızıyı isterim, sarıya aşık, maviye hasret...
Diğer yanım yaramaz
bir kız çocuğu. Oyuncağı elinden alınmış küskün, hırçın. Bir yanım YAY’dır
hep... Yay gibi esnek, öylece güven salarım. Nedensiz çıkmam kınımdan,
çıktığımda yay gibi gergin, gerildiğinde okumu fırlatırım, haksızlığa, yalana,
düzenbazlığa gelemeyen, Adelaettir prensibim. Masum bakışlara vurgunum, onun
içindir çocukları sevişim. Olduğu gibidirler ard niyetsiz. Aralıktır ayım, ne
kimseyi hapsederim nede hapsolurum. Hep aralık bırakırım kapılarımı, dileyen
kalabilmeli, isteyen gidebilmeli. Dilediğinde geri gelmeli. Sıkılırım en fazla
da, özgürlüktür ilkem. Dilediğimde çıkıp gidebilmeliyim, kesindir gidişlerim. O
vakit iki yanım kol kola girip bir türkü tutturur gider. Akıl ve yürek aynı şeyi
söylemesede çoğunlukla aklın sesini dinlerim. Bir yanım bahar rüzgarı gibi
uçarı, tez canlı… Öteki yanım zemheri ayazı. Yüreğin söylediğini akıl kabul
etmez, aklın söylediğini yürek dinlemez. Ama ortak bir yol bulurlar hep, Onun
için yüreğimin kapılarını açık bırakırım isterlerse gelip girsinler diye.
Fakat dört bir
yanım derya deniz. Boşveririm çoğunlukla, hemen unuturum. Sadece ihtiyacı olunca
değil her zaman benimle olanı bilirim. O zaman gör maviliklerin en güzelini.
Mavi ver bana, vereyim sana denizi tüm tonlarıyla...Azıcık yeşil kat, gör bak
yeşildeki tonlar ne kadar fazla olacak... Turkuaz... Okyanus kadar engin,
okyanus kadar dingin, okyanus kadar derin, okyanus kadar hüzünlü... Ve vâkur bir
damla olmak dalga için. Katılmak okyanusa aşk için, isyan için!
Öyle
yapayalnız,öyle hüzünlü görünüyor ki... Uzanıp dokunmak istiyorsun usulca, Bir
parça olsun mutluluk vermek… Oysa öylesine büyülü ki bu manzara.. Öylece
kalakalıyorsun…Bilinenin hatrına; en iyisi olmak, dağ taş gibi ayakta...
Güçlü... Bembeyaz... Hiç karışanı ve katkısı olmayan. Öylece tek işte, asil bir
de... Heykelimi diktirteyim diyorum en sonunda. Gökkuşağına rakip hatta fark atan bir canlı işte..Ölmeyeceğimi anladım, yaşadığıma inanmalıyım şimdi... Kurabiyeler Ayetel kürsi yazılı tabaklar ile birlikte poşetlendi.
Ayetel Kürsi evin girişine asıldığı takdirde her türlü kötülükten korurmuş. Tabaklar satın alındıktan sonra tek tek yıkanıldıktan sonra kullanıldı.
Mevlüde katılanların çelik kapılarına takmaları için mıknatıslı hazırlattığım magnetler kurabiyeler eşliğinde ikram edildi.
TÜM DİLEKLERİMİZİN KABUL OLMASI...
|
Yorumlar (0)